Selçuk Üniversitesi Yayınları https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su tr-TR erhan.tecim@selcuk.edu.tr (Prof. Dr. Erhan TECİM) salan@selcuk.edu.tr ( Dr. Öğr. Üyesi Selahattin Alan) OMP 3.3.0.15 http://blogs.law.harvard.edu/tech/rss 60 Gastronomide Yeni Eğilimler ve Beslenme Kültürü https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/24 <p>Gastronomi; toplumların kültürel yapıları, inanışları, içinde yaşadıkları coğrafyanın özellikleri ve diğer toplumlarla etkileşimleri gibi pek çok değişkenden etkilenerek ortaya çıkan deneyimsel ve dinamik bir süreçtir. Günümüzde gastronomi, yalnızca yöresel çerçevede beslenme ihtiyacının giderilmesinde ortaya konulan ürünleri değil, farklı lezzetler üretme ve deneyimlemeyi, kültürler arası etkileşimi ve yeni beslenme eğilimlerini de ifade etmektedir.</p> <p>Dijitalleşme ve sosyal medyanın da etkisi ile artan kültürlerarası etkileşim, beslenme eğilimleri ve gastronomi cephesinde yenilikleri beraberinde getirmektedir. Bu kitap, gastronomiye etki eden unsurları ve ortaya çıkan güncel beslenme eğilimlerini kapsamlı bir şekilde ele almaktadır. Bu çalışmada gastronomik yapı, etkilendiği alanlar ve eğilimleri olmak üzere iki ayrı kapsamda ele alınmıştır. İlk dört bölümde, gastronomik yapının nelerden etkilenerek şekillendiği açıklarken kalan dokuz bölümde gastronomik ve toplumsal yapı neticesinde ortaya çıkan güncel beslenme eğilimleri açıklanmaktadır.</p> <p>Birinci bölümde insanlık tarihi boyunca toplumların yaşam biçimlerine etki eden inanışların gastronomik yapıya olan etkileri, Dr. Öğr. Üyesi Yüksel GÜRSOY tarafından incelenmiştir.</p> <p>İkinci bölümde Doç. Dr. Kadriye Alev AKMEŞE ve Öğr. Gör. Dr. Ferhat ÖZCAN tarafından coğrafi koşulların beslenme üzerindeki etkisi, Türkiye’nin coğrafi bölgeleri üzerinden detaylandırılarak açıklanmıştır.</p> <p>Üçüncü bölümde çağımızın önemli konularından olan ve gastronomik eğilimleri de etkileyen sürdürülebilir turizm konusu ve beslenmeye etkileri, Doç. Dr. Halil AKMEŞE ve Doç. Dr. Sercan ARAS tarafından kaleme alınmıştır.</p> <p>Sürdürülebilirlik noktasında önemli konulardan birisi olan ve gastronomik sürdürülebilirlik için önem arz eden atık yönetimi, dördüncü bölümde Dr. Öğr. Üyesi Engin TENGİLİMOĞLU tarafından kapsamlı bir şekilde açıklanmıştır.</p> <p>Beşinci bölümde özellikle çölyak hastalığı ile bilinen, glüten intoleransı olarak ifade edilebilen beslenme hassasiyetinin ve glütensiz beslenmenin detaylı açıklaması Öğr. Gör. Ercan POLAT tarafından yapılmıştır.</p> <p>Altıncı bölümde, inanışlar neticesinde ortaya çıktığı düşünülen ve günümüzde sağlıklı beslenme için pek çok kişi tarafından tercih edilen vegan ve vejetaryen beslenme eğilimleri, Dr. Öğr. Üyesi Serpil Kaya tarafından kaleme alınmıştır.</p> <p>Yedinci bölümde, günümüzde sağlıklı beslenme noktasında doğala dönüşü ifade etmek için kullanılan, taş devri beslenme olarak da ifade edilen paleo beslenme ve aşırı tüketim ve israfa tepki olarak ortaya çıkan freeganizm beslenme eğilimleri Doç. Dr. Yener OĞAN ve bilim uzmanı Halime KILINÇ tarafından açıklanmıştır.</p> <p>Sekizinci bölümde sağlıklı beslenme için besinlerin değerlerini korumasının önemine dikkat çeken raw food ve frutaryen beslenme eğilimleri Doç. Dr. Alper ATEŞ, Öğr. Gör. Dr. Halil SUNAR ve bilim uzmanı Senem OK tarafından kapsamlı bir şekilde açıklanmıştır.</p> <p>Dokuzuncu bölümde, teknolojik gelişmeler ışığında ortaya çıkan ve son on yılda uzay seyahatleri ile özellikle dikkat çeken uzay beslenmesi, yiyecekleri ve astronot beslenmenin kapsamı Dr. Öğr. Üyesi Gülşah Güneş ŞAHİN tarafından kaleme alınmıştır.</p> <p>Önemli bir sağlık sorunu olan epilepsi tedavisinde başarı sağlamak için geliştirilen ketojenik diyet ve vegan ve vejetaryen beslenme eğilimlerine sağlıklı bir alternatif olarak ortaya çıkan pesketaryen beslenme eğilimleri, Öğr. Gör. Enes GÜNDOĞDU tarafından onuncu bölümde detaylı bir şekilde açıklanmıştır.</p> <p>On birinci bölümde çağımızda sıklıkla rastlanan önemli ve kronik sağlık problemlerinden olan diyabet ve haşimato hastalarına yönelik beslenme içerikleri, diyabetik ve haşimato beslenme eğilimleri başlığı altında Dr. Öğr. Üyesi Nesrin TUNCAY ve Öğr. Gör. Furkan TİRALİ tarafından anlatılmıştır.</p> <p>Son yıllarda sağlıklı beslenmede dikkat çeken, bireylerin kendilerini tanıyarak beslenme düzeni oluşturmalarını ifade eden vücut tipine ve kan gruplarına göre beslenme türleri, Dr. Öğr. Üyesi Ali ILGAZ ve Öğr. Gör. Özlem YILDIRIM tarafından on ikinci bölümde kaleme alınmıştır.</p> <p>Son bölüm olan on üçüncü bölümde ise besinlerden daha fazla fayda sağlanmasını hedefleyen fonksiyonel beslenme ve gıda tüketiminin çevre üzerindeki etkisini minimuma indirmeyi amaçlayan klimataryen beslenme eğilimleri, Öğr. Gör. Oğuzhan TINMAZ tarafından kapsamlı bir şekilde açıklanmıştır.</p> <p>Gastronomi ve beslenme kültürlerinin etki alanlarının, evrimleşme sürecinin ve güncel eğilimlerin incelenerek açıklandığı bu çalışma, alanlarında uzman akademisyenler tarafından kaleme alınmıştır. Kitapta yer alan bölümlerin yazarları, kendi bölümlerine ait her türlü bilimsel, etik ve yasal sorumluluğu üstlenmişlerdir.</p> <p>Gastronomi ve mutfak sanatları eğitimi alan öğrencilere ve sağlıklı beslenme ile ilgilenen bireylere yol gösterecek olan bu eserde emeği geçen tüm kıymetli akademisyenlerimize ve destekleri ile onları yalnız bırakmayan ailelerine, çalışmanın her aşamasında alana katkı sunmak için desteğini esirgemeyen Selçuk Üniversitesi Yönetimine ve Selçuk Üniversitesi Yayınevi yayın kuruluna, çalışmanın tasarım sürecinde özveri ile destek sunan Selçuk Üniversitesi Kurumsal İletişim Koordinatör Yardımcısı Zeynep GÖKTAŞ’a ve Beyşehir Ali Akkanat Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Öğrencisi Şevval Zeynep AYHAN’a teşekkür ederiz.</p> <p>Son olarak bu çalışmayı, Cumhuriyetimizin kurucusu olan Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve çok kıymetli silah arkadaşlarına ithaf ediyoruz.</p> Kadriye Alev AKMEŞE; Dr. Yüksel GÜRSOY- Dr. Ferhat ÖZCAN- Doç. Dr. Halil AKMEŞE- Doç. Dr. Sercan ARAS- Dr. Engin TENGİLİMOĞLU- Öğr. Gör. Ercan POLAT- Dr. Serpil KAYA- MsC Halime KILINÇ- Doç. Dr. Yener OĞAN- Doç. Dr. Alper ATEŞ- Öğr. Gör. Halil SUNAR- Senem OK- Dr. Gülşah GÜNEŞ ŞAHİN- Öğr. Gör. Enes GÜNDOĞDU- Dr. Nesrin TUNCAY- Öğr. Gör. Furkan TİRALİ- Dr. Ali ILGAZ- Öğr. Gör. Özlem YILDIRIM- Öğr. Gör. Oğuzhan TINMAZ Telif Hakkı (c) 2024 Selçuk Üniversitesi Yayınları https://creativecommons.org/licenses/by-nc-sa/4.0 https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/24 Fri, 30 Aug 2024 00:00:00 +0300 Klinik Nöroloji https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/13 <p>Nöroloji 21. Yüzyılın “Beyin Yüzyılı” olarak kabul edildiği çağımızda en önemli ve gelecek vadeden bilim dallarından biridir. Beynin gizemi, sinir siteminin fizyolojisi ve patolojisi giderek artan büyük iş birlikleri daha etkin ve hızlı bir şekilde çözülmektedir. Bilim alanındaki bu parlak çağı yanı sıra nöroloji, toplumda en yaygın hastalıklardan olan nörolojik hastalıkların önlenmesi, tanı ve tedavisi alanında da giderek daha fazla önem kazanmaktadır ve bireylerin yaşam kalitelerinin iyileştirilmesinde olduğu kadar sağlık bütçelerinde de büyük yer almaktadır. Tıp eğitimi içinde yer olan nöroloji eğitimi de iyi bir hekim yetiştirmesinde temel alanlardandır. Yaygın nörolojik hastalıkların mekanizmaları, tanı ve tedavileri nöroloji mezuniyet öncesi tıp eğitiminin temelini oluşturmaktadır. Bu eğitim müfredatı içinde iletişim, anamnez alma, semptom ve muayene bilgisi, hastalık mekanizmaları, tanı yöntemleri, korunma ve tedavi yaklaşımı kadar, toplumsal yaklaşım, sağlık savunuculuğu da yer almaktadır.</p> <p>Nöroloji AD öğretim üyeleri ve araştırma görevlileri olarak hazırladığımız bu ders kitabının tamamlanmasında uzmanlık alanlarının birikimini ortaya koyan değerli öğretim üyelerimize ve özellikle nörolojik sistemlerin mekanizmasının anlaşılması ile ilgili katkıları için sevgili araştırma görevlisi yazarlarımıza çok teşekkür ediyor, çabalarını kutluyorum. Bu ders kitabımızın, öğrencilerimize nöroloji alanını sevdirmesini umuyor, öğrencilerimizin öğrendikleri her bilginin izini sürerek, nörolojik hastalıklar konusunda donanımlı hekimler olmalarında katkı sağlayabilmesini diliyorum. </p> Doç. Dr. Fettah EREN - Prof. Dr. Şerefnur ÖZTÜRK ; Cihat Özgüncü- Sueda Ecem Yılmaz- Ömer Faruk Ildız- Sevde Çırakoğlu- Ayşenur Ersoy Şengül- Duran Özkan- Haluk Gümüş- Gökhan Özdemir- Hakan Ekmekci- Recep Aygül- Hatice Esranur Kıratlı- Nazlım Aktuğ Demir Telif Hakkı (c) 2024 Selçuk Üniversitesi Yayınları https://creativecommons.org/licenses/by-nc-sa/4.0 https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/13 Tue, 30 Jul 2024 00:00:00 +0300 Tevşîhu'l-Letâ'if https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/12 <p><span id="cell-85-name" class="gridCellContainer"> <strong>Tevşîhu’l-Letâ’if</strong><a id="cell-85-name-downloadFile-button-65cf99e64ba52" class="pkp_controllers_linkAction pkp_linkaction_downloadFile pkp_linkaction_icon_" href="https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/$$$call$$$/api/file/file-api/download-file?submissionFileId=85&amp;submissionId=12&amp;stageId=5"></a></span></p> <p>Okumakta olduğunuz bu eser, klasik Türk edebiyatı manzum nasihatnâme geleneğinin önemli bir halkasını oluşturmaktadır. <em>Tevşîhu’l-Letâ’if </em>adlı bu mesnevi, XVII. yüzyıl divan şairlerinden Şeyh Ahmed Nûşî tarafından kaleme alınmıştır. Kaynaklarda Nûşî’nin hayatı hakkındaki bilgiler sınırlıdır. Doğumu ve ölümü hakkında elimizde kesin bilgi bulunmayan Ahmed Nûşî Efendi, Tireli Ayşî Efendi’nin oğludur. Dönemin âlimlerinden Abdülaziz Efendi’den dersler alan Nûşî’nin eserlerinden <em>Tevşîhu’l-Letâ’if, El-Kasîdetü’n-Nûşiyye </em>ve bir kısım şiirleri elimizde bulunmaktadır.</p> <p><em>Tevşîhu’l-Letâ’if </em>adlı bu önemli nasihatnâme üzerine çalışma fikri, Medine Ârif Hikmet Kütüphanesindeki araştırmalarımız sırasında hâsıl oldu. XVII. yüzyıl divan şairlerinden Remzî’nin <em>Fehmînâme</em>’sini neşre hazırlarken <em>Tevşîhu’l-Letâ’if</em>’i tevafuk eseri gördük. Literatür taraması sonucunda <em>Nûşî </em>ve <em>Tevşîhu’l-Letâ’if</em> üzerine hiçbir bilimsel çalışma yapılmadığına şahit olduk. Bugüne kadar ihmal edilmiş ve gün yüzüne çıkmamış bu önemli manzum nasihatnâmenin her yönüyle araştırılmaya muhtaç olduğu kanaatiyle mesnevi üzerine çalışmaya başladık ve çalışmalarımızın sonunda bu eser ortaya çıktı.</p> <p><em>Tevşîhu’l-Letâ’if </em>ile ilgili bu kitap, üç bölümden oluşmaktadır: Çalışmanın ilk bölümünde XVII. yüzyıl divan şairlerinden Şeyh Ahmed Nûşî’nin hayatı, edebî kişiliği ve eserleri tanıtılmıştır. Tezkireler başta olmak üzere diğer biyografik kaynaklarda şair veya mesnevisi hakkında çok az bilgiye ulaşılmıştır. Bu nedenle Şeyh Ahmed Nûşî’nin hayatı ve edebî kişiliği hakkındaki bilgi ve değerlendirmelerin çoğunluğu <em>Tevşîhu’l-Letâ’if</em>’ten yola çıkılarak ortaya konmuştur.</p> <p>İkinci bölümde söz konusu mesnevi; biçim, içerik, dil ve üslup özellikleri bakımından incelenmiştir. “<em>Tevşîhu’l-Letâ’if’</em>in Şekil Özellikleri” başlığı altında <em>“nazım şekli, mesnevinin adı, şairin mahlası, eserin yazılış tarihi, bölüm ve başlıklar, beyit sayısı, kafiye, redif ve vezin”</em> üzerinde durulmuş ve tanık beyitler verilerek mesnevinin şekil özellikleri ortaya konmuştur. <em>Tevşîhu’l-Letâ’if</em>’in muhteva özellikleri ise eserdeki konu sıralarına göre tek tek incelenmiştir. Nûşî bu eserinde nasihatlerini okuyucuya aktarırken dîbâce bölümünde de belirttiği gibi önemli ve etkili bir yol izlemiştir. Şair, mesnevinin dîbâce bölümünde şöyle der: <em>“… bir makâle iki hikâye eyleyüp Tevşîhu’l-Letâ’if nâm virilmişdür</em>.” Görüldüğü gibi Nûşî, mesnevisinde önce bir konuyu işler ardından konu ile ilgili iki hikâye anlatır. <em>Kıssadan hisse</em> aldırmak yani ilgili konuya uygun iki <em>temsil </em>vermek suretiyle nasihatleri okuyucuların daha rahat anlamaları sağlanmıştır. Ayrıca Nûşî, makâle ve hikâyelerden sonra birkaç beyitle kendi nefsine seslenir ve bölümde işlenen mevzu ile ilgili kendine nasihat eder ve dualarını sıralar. Divan edebiyatı mesnevi geleneğine uygun bir şekilde tertip edilen<em> Tevşîhu’l-Letâ’if’</em>in asıl bölümünde şairin <em>“makâle”</em> olarak adlandırdığı şu on konu işlenir:<em>“Aşk-ı hakîkî, gurur, ilim ve cehalet, adalet, dünyanın faniliği, seher vakti uyanık olmak, ihlas, sabır, sebat ve Hz. Muhammed yolunda fedakârlık, Allah’a niyaz ve dua.” </em>Nasihat edilen her <em>makâleden</em> sonra ise <em>“hikâye”</em> adı verilen bölümlerde yirmi olay/vakıa/hikâye anlatılır. <em>Tevşîhu’l-Letâ’if</em>’in muhteva özellikleri başlığında mesnevi tertibine bağlı kalınarak başlık başlık incelenmiş ve hikâyelerin özeti verilmiştir. Bu bölümün sonunda mesnevinin dil ve üslup özelliklerini de bulmak mümkündür. Eserin şekil, muhteva, dil ve üslup incelemeleriyle ilgili bulgu ve ileri sürülen görüşler tanık beyitlerle ortaya koyulmaya çalışılmış ve alınan örnek beyitlerin sıra numarası da parantez içerisinde verilmiştir.</p> <p>Çalışmanın üçüncü bölümünde <em>Tevşîhu’l-Letâ’if</em>’in metni ortaya konmuştur. Metin, <em>Tevşîhu’l-Letâ’if</em>’in ulaşabildiğimiz üç nüshası üzerinden kurulmuştur<em>. </em>Bu nüshalardan birisi Medine Ârif Hikmet Kütüphanesi, Türkçe Yazmalar Bölümü, 26/811 arşiv numarasında, ikincisi İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, Türkçe Yazmalar Bölümü, NEKTY 01868 arşiv numarasında ve üçüncüsü Süleymaniye Kütüphanesi, Halet Efendi, 00118 arşiv numarasında kayıtlıdır. Şunu belirtmek isteriz ki tenkitli metni ortaya koyarken bazı problemlerle karşılaştık. Bu nedenle eserden veya bizden kaynaklı yanlış ve eksikliklerin olacağı muhakkak ve tabiîdir. Eksiklik ve kusurlar noktasında yapılacak eleştiri, metin kısmında teklif edilecek farklı okuma öneri ve uyarıların çalışmamıza ve bize katkı sağlayacağını belirtmek isteriz. Temennimiz <em>Tevşîhu’l-Letâ’if</em>’in yeni nüsha veya nüshalarının bulunmasıyla en kâmil metnin ortaya çıkmasıdır.</p> Doç. Dr. Enes Yıldız ; Dr. Öğr. Üyesi Abdullah UÇAR (ed.) Telif Hakkı (c) 2024 Selçuk Üniversitesi Yayınları https://creativecommons.org/licenses/by-nc-sa/4.0 https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/12 Fri, 16 Feb 2024 00:00:00 +0300 Mesnevî'nin Türkçe Şerhleri https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/10 <p>Şerhler bir ilim dalında meşhur olmuş genellikle muhtasar metinler üzerine kaleme alınan, bunlardaki kapalı ifadelerin açıklandığı, eksik bırakılan hususların tamamlandığı, hatalara işaret edildiği ve örneklerin çoğaltıldığı eserlerdir. Ancak bazı hacimli eserler hakkında da önemleri, kapalı veya anlaşılmayan kısımlarının bulunması dolayısıyla şerhler yazılmıştır. Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî tarafından kaleme alınan Mesnevî, anlam derinliği taşıması sebebiyle geniş bir zaman diliminde birçok tercüme ve şerh çalışmasına konu olmuştur. Mesnevî, hem irfanî hem de edebî sahayı etkileyen ve etkilemeye devam eden bir eserdir.</p> <p>Bu sebeple Mesnevî’yi anlamak ve anlatmak için bu esere pek çok kişi tarafından tercüme ve şerh yazılmıştır. Mesnevî’nin bütün ciltleri şerh edildiği gibi çift ve tek ciltleri de şerh edilmiştir.Mesnevî’nin ilk on sekiz beytine veya seçme beyitlerine yapılan şerhler de bulunmaktadır. Türk edebiyatı tarihinde Mesnevî şerhleri içinde oldukça kıymetli eserler yer almaktadır. Bu şerhler içinde Türkçe şerhler olduğu gibi Farsça olanlar da vardır. Mesnevî’nin tamamı için yazılan ilk Türkçe şerh, Şem’î Şem’ullâh’ın kaleme aldığı Şerh-i Mesnevî’dir. Bu şerhten sonra da pek çok şerh kaleme alınmıştır ve alınmaya devam etmektedir.</p> <p>Dünyada ve Türkiye’de Mesnevî üzerine sayısız eser kaleme alınmış olsa da son yıllarda Mevlâna ve Mesnevî üzerine yapılan akademik çalışmalar artmıştır. Mesnevî üzerine aynı konuda ama farklı yıllarda araştırmalar yapılsa da bunlar, yeni bilgilerin ortaya çıkması sonucu önceden yapılan çalışmalardaki bilgilerin tashih edilmesi için gereklidir. Okumakta olduğunuz bukitap, 2023 yılının Cumhurbaşkanlığı tarafından Mevlâna Yılı olarak ilan edilmesi ve Hz. Mevlâna’nın 750. vuslat yılı olması hasebiyle değerli araştırmacıların katkılarıyla hazırlanmıştır. Ayrıca Mesnevî’nin Türkçe şerhleriyle ilgili yeni bilgilerin ortaya çıkması, yeni şerhlerin çalışılmış veya çalışılmakta olması da bu kitabın hazırlanmasına vesile olmuştur.</p> <p>Mesnevî’nin Türkçe Şerhleri adlı bu kitap; “Mesnevî’nin Türkçe Şerhlerinin Genel Değerlendirmesi”,“Mesnevî’nin Manzum /Mensur Türkçe Şerhleri”adlı iki bölüm ve “Yazarların Öz Geçmişleri”başlıklı ek kısımdan oluşmaktadır. Kitabın ilk bölümü, Ziya Avşar ve Betül Zeybek tarafından hazırlanan makaleden oluşmaktadır, ikinci bölümde ise başlangıçtan günümüze Mesnevî şerhleri hakkında bilgi bulunmaktadır. İkinci bölümden sonra bu kitaba yazılarıyla katkı sunan kıymetli yazarların öz geçmişleri yer almaktadır. Çalışmamızda değerli araştırmacıların makalelerinde ele aldıkları konular, kronolojik olarak sıralanmıştır. Araştırmacılar, kendi makalelerinde dil ve imla kullanımları konusunda serbest olup kullandıkları kaynaklar, makalelerinin sonunda yer almıştır. Bu kitabın Mesnevî çalışmalarına katkı sunmasını umuyor, yazılarıyla kitaba katkı sunan tüm araştırmacılara teşekkür ediyoruz.</p> Prof. Dr. Ziya AVŞAR- Doç. Dr. Mehmet ÖZDEMİR- Dr. Öğr. Üyesi Abdullah UÇAR; Betül ZEYBEK- Doç. Dr. Meryem ARSLAN- Elif DÜNDAR- Öğr. Gör. Dr. Bestami BİLGE- Prof. Dr. Turgut KOÇOĞLU- Hatice KÖŞKER- Ömer SEMİZ- Nevres KİP- Öğr. Gör. Ayhan ŞEN- Doç. Dr. Hakan YALAP- Dr. Öğr. Üyesi Fatma ÖZÇAKMAK- Prof. Dr. İsmail GÜLEÇ- Arş. Gör. Hacer ÖZKUL- Dr. Öğr. Üyesi Milad SALMANİ- Öğr. Gör. Dr. Özlem GÜNGÖR SERT- Öğr. Gör. Dr. Selman KARADAĞ- Dr. Ayşe CENGİZ- Doç. Dr. Ahmet TOPAL- Dr. Fatih ATABEK- Hamit UYGUN- Karden KARAKOÇ- Arş. Gör. Hilal YİĞİT- Öğr. Gör. Dr. Rabia AKDAĞ- Dr. öğr. Üyesi Nevin METE- Habibe FURAT- Prof. Dr. Şener DEMİREL- Prof. Dr. Bekir ÇINAR- Volkan YALAP Telif Hakkı (c) 2023 Selcuk University Press https://creativecommons.org/licenses/by-nc-sa/4.0 https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/10 Mon, 11 Dec 2023 00:00:00 +0300 Alman Vakıfları ve Dış Politika “Tarihi, Etkisi ve Gücü” https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/1 <p>Eski güç dengeleri ile ağırlık merkezlerinin yok olduğu ve dünya politikasının yeniden yapılanma sürecine girdiği soğuk savaş sonrası dönemi tanımlayan önemli değişimlerden biri, uluslararası politikadaki konuların ve aktörlerin sayısının artmasıdır. İnsan haklarından çevre sorunlarına, kimlikten göçe, terörizmden insani güvenliğe kadar uluslararası politika konularındaki artışa benzer olarak insan hakları örgütlerinden çevre örgütlerine yerel topluluklardan çok uluslu şirketlere kadar çeşitli yeni aktörler ortaya çıkmıştır. Geniş sorunlar ve çıkar alanları çerçevesinde örgütlenen yeni aktörler, uluslararası politikada karar alma ve alınan kararların icrası başta olmak üzere pek çok alanda faaliyette bulunmaktadır. Bahse konu olan durum nedeniyle günümüzde bir devletin dış politikasını devletler arasında tek yönlü ve tek aktörlü kapalı bir süreç olduğu anlayışından hareket ederek açıklamak zorlaşmaktadır. Zira küreselleşme ile birlikte politika, ekonomi, kültür, sanat, iletişim ve ulaşım alanlarında toplumların birbiriyle etkileşimler artmış ve bu nedenle toplumlar daha fazla birbirlerini etkiler ve birbirlerinden etkilenir hâle gelmiştir. Yaşanan değişimler neticesinde artık dış politika toplumdan topluma yatay ilişkileri de içeren çok aktörlü, çok yönlü ve karmaşık ağ yapılı bir sürece dönüşmüştür. Bu süreçte sosyal medya üzerinden icra edilen propaganda araçlarına erişim kolaylaşmış ve söz konusu araçların etkinliği artmıştır. Modern dönemde meydana gelen bu değişim, yumuşak güç araçlarının etkinliğinin ve verimliliğinin artmasını beraberinde getirmiştir.</p> <p>Söz konusu yumuşak güç araçları arasında yer alan sivil toplum kuruluşları (STK), ulusal sınırlar ötesinde iletişim araçlarından yararlanarak devletlere ve iş adamlarına doğrudan baskı yapabilmekte ve ifade edilen aktörlerin politikalarını değiştirmelerini isteyebilmektedir. Bununla birlikte STK’lar devletlerin ve şirketlerin politikalarını kendi amaçları çerçevesinde kamuoyunu dolaylı yoldan etkileyerek değiştirebilmektedir. Bu minvalde gelişmiş ülkelerin STK’ları gelişmekte olan ülkelerin içişlerine karışma aracı olarak kullandıklarına yönelik varsayımlar bulunmaktadır. STK’ların faaliyetlerini sürdürebilmeleri için gelişmiş ülkelerin ve çok uluslu şirketlerin yapacağı yardımlara ihtiyaç duymaları sözü edilen varsayımlara dayanak oluşturmaktadır. Alman vakıfları üzerinden düşünüldüğünde Almanya’nın vakıflara ciddi miktarda fon sağlamasının bu varsayımları doğruladığı ifade edilebilir.</p> <p>Almanya 1949 yılında yeniden kurulmasının ardından, daha önce icra ettiği “Realpolitik” yaklaşımını terk etmiş ve bir daha asla saldırı savaşında güç kullanmama iddiası temelinde “Zivilmacht” (sivil güç) kavramıyla ifade edilen bir dış politika çizgisiyle uluslararası politikada yer edinmiştir. Başka bir ifadeyle, devletler arasında gerçek anlamda işbirliğini mümkün görmeyen Realpolitik yaklaşımını bir kenara bırakan Almanya, Zivilmacht yaklaşımıyla dış politikasında demokratik devletlerle işbirliğini ve uluslararası düzeyde uluslararası örgütlerle birlikte hareket etmeyi öncelemektedir. İfade edilen dış politika anlayışındaki değişim, siyasi parti bağlantılı vakıfların veya kişisel kuruluşların şekillendirici güç olarak hareket etmelerini amaçlayarak çeşitli coğrafyalarda etkinliklerini artırma çabasını beraberinde getirmiştir. Öyle ki, günümüzde Alman vakıfları politikacılarla temas kurma ve kamuoyunu yönlendirme yeteneklerini kullanarak Alman hükümetinin dış politika tercihlerini etkileyebilirken, Alman hükümeti ise dış politikasını icra ederken ulusal sınırlar dışında faaliyet gösteren Alman vakıflarıyla dirsek temasında bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle, ulusal sınırlar ötesinde yürüttüğü faaliyetleri ve uluslararası aktörlerle ilişkileri, Alman vakıflarının uluslararası politikada birer aktör olduklarını meydana çıkarırken güç kullanmama, barışın korunması, demokrasinin yaygınlaşması ve ekonomik iş birliklerinin oluşturulması gibi ana hatlarına sahip Almanya dış politikasının icra edilmesinde Alman hükümetinin partnerleri olduğunu göstermektedir. Bu çerçevede 2000’li yılların başından itibaren siyasi parti bağlantılı vakıfların fonlarındaki artışa bağıtlı olarak Almanya’nınkru dış politikasında oynadığı rol de önem kazanmaktadır. Öte yandan Alman vakıfları Almanya’nın siyasi değerlerinin ve kültürel özelliklerinin ulusal sınırlar ötesinde yayılmasını sağlayarak Almanya’nın yumuşak gücüne katkı sunarken bulundukları ülke politikalarıyla çıkar çatışması yaşanmasına sebebiyet verebilmektedir.</p> <p>Bu doğrultuda, her ülkede farklı önceliklere ve faaliyetlere sahip olan Alman vakıfları çalışmalarında bulundukları ülkelerin hassasiyetlerine göz önünde bulundurmadıklarıyla ilgili tartışma konusu olmaktadır. Yaşanan tartışmaların bir kısmı sadece kamuoyu düzeyinde kalırken diğer bir kısmı mahkemelere yansımıştır. Nitekim tarihsel miras nedeniyle Orta Doğu politikalarında İsrail perspektifli siyaset üretme kilitlenmişliğini aşmak isteyen Almanya, vakıflar sayesinde bölgede yumuşak gücünü arttırmaya çalışmaktadır. Ancak İsrail’de Alman vakıflarının yerel vakıflara sağladığı fonlar tartışma konusu olmuştur. İsrail’e benzer şekilde darbe yönetimi öncesinde Mısır’da Alman vakıflarının faaliyetleri kamuoyunu rahatsız edecek düzeylere ulaşmış ve illegal dış finansman hususundaki tartışmalar mahkemelere taşınmıştır. Mısır’a ek olarak tarihsel süreçte sorunlu ilişkileri bulunan Rusya ve Almanya ortak güç mücadelesinin bulunduğu alanlarda karşı karşıya gelmektedir. Bu çerçevede Putin iktidarları döneminde tartışma konusu olan Alman vakıflarına yönelik polis baskınları ve mahkeme süreçleri yaşanmıştır. İsrail, Mısır ve Rusya dışında Alman vakıflarının yürüttüğü çalışmaların bulundukları ülkenin hassasiyetlerini dikkate almadığı için kamuoyunda tartışma konusu hâline geldiği bir diğer ülke ise Türkiye’dir.</p> <p>Alman vakıflarının bir tartışma konusu olduğu ülkeler, vakıflara karşı attıkları her adımda Alman hükümetini ve kamuoyunu karşılarında bulmaktadır. Söz konusu desteğin temel nedeni vakıfların yürüttüğü çalışmaların Alman ulusal çıkarları tarafından şekillenmesidir. Bu noktada vurgulanması gereken Alman vakıflarının faaliyetlerini yürüttüğü ülkenin hassasiyetlerine dikkat etmediği sürece geçmişte olduğu gibi gelecekte de tartışmaların merkezinde olacağıdır. Tüm bu noktalardan hareketle çalışma tarihsel kaygılar nedeniyle sert güç unsurlarını kullanmaktan çekinen Almanya’nın dış politikasının vakıflar çerçevesinde irdelenmesine odaklanmıştır.</p> <p> </p> Metin Aksoy Telif Hakkı (c) 2023 Selcuk University Press https://creativecommons.org/licenses/by-nc-sa/4.0 https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/1 Sat, 01 Jul 2023 00:00:00 +0300 Prof. Dr. Salim Koca Armağanı https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/6 <p>Prof. Dr. Salim Koca’yı Anarken Türk Kültür Tarihi ve Selçuklu Tarihi ve Medeniyeti alanlarında önemli çalışmalar yapan ve kıymetli eserler veren Prof. Dr. Salim Koca, 1952 yılında Beyşehir’in eski adı Salur olan Yeşildağ kasabasında doğdu. Doğduğu köyün bir Oğuz ismi olmasından her zaman övünçle bahsederdi. Bu yönüyle hocası Prof. Dr. Mehmet Altay Köymen’e çok benzerdi. Salim Hocanın, Lisans veya Yüksek Lisans öğrencilerinden biri olmadım. Hoca ile tanışmam Türk Tarih Kurumu’nda çalıştığım sırada Merhum Mehmet Altay Köymen hocam sayesinde oldu ve sonrasında kendisiyle sık sık görüştük. Özellikle Konya’da yaptığımız programlara katıldı. Tüm davetlerimize icabet etti. Selçuklu Araştırmaları Merkezi’nin Enstitü olma sürecinde destekleriyle her zaman yanımızda oldu. Selçuklu Araştırmaları Dergisi’nin bugünkü seviyesine gelmesinde yazdığı makaleler ile katkıda bulundu.</p> <p>Salim Koca Armağan kitabına yazılarıyla katkı sağlayan meslektaşlarım Prof. Dr. Ayşe Dudu Kuşçu, Prof. Dr. Gülay Öğün Bezer, Prof. Dr. İlhami Durmuş Prof. Dr. İlyas Gökhan, Prof. Dr. Lütfi Gürkan Gökçek, Prof. Dr. M. Hanefi Palabıyık, Prof. Dr. Nevzat Topal, Doç. Dr. Kürşat Koçak, Doç. Dr. Sefer Solmaz, Dr. Öğr. Üyesi Emine Uyumaz, Dr. Öğr. Üyesi Nilay Ağırnaslı, Dr. Öğr. Üyesi Kubilay Atik, Dr. Öğr. Üyesi Abdürrahim Tufantoz, Dr. Bahtiyar Murat Aras, Arş. Gör. Hatice Aksoy, Selma Dülgeroğlu, Oğuzhan Abacı ve Makbule Dilan Çetin’e teşekkürü bir borç bilirim.</p> Prof. Dr. Mehmet Ali Hacıgökmen- Prof. Dr. Ayşe Dudu Kuşçu- Doç. Dr. Zehra Odabaşı- Doç. Dr. Sefer Solmaz; Emekli Dr. Öğr. Üyesi Emine Uyumaz- Doktora Öğrencisi Selma Dülgeroğlu- Araştırma Görevlisi Hatice Aksoy- Prof. Dr. İlyas Gökhan- Prof. Dr. M Hanefi Palabıyık- Dr. Öğr. Üyesi Kubilay Atik- Prof. Dr. Gülay Öğün Bezer- Prof. Dr. Lütfi Gürkan Gökçek- Doktora Öğrencisi Oğuzhan Abacı- Prof. Dr. Nevzat Topal- Dr. Öğr. Üyesi Nilay Ağırnaslı- Dr. Öğr. Üyesi Yeşim Dilek- Dr. Öğr. Üyesi Abdurrahim Tufantoz- Yüksek Lisans Öğrencisi Makbule Dilan Çetin- Tarih Doktoru Bahtiyar Murat Aras- Doç. Dr. Kürşat Koçak- Prof. Dr. İlhami Durmuş Telif Hakkı (c) 2022 Selçuk Üniversitesi Yayınları https://creativecommons.org/licenses/by-nc-sa/4.0 https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/6 Thu, 01 Dec 2022 00:00:00 +0300 Selçuklu Tarihi ve Tarihçiliğinin Temel Meseleleri https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/5 <p>Türkiye’de, XIX. yüzyılın sonunda başlayan modern metotlarla Türk tarihini bir bütün halinde ele almak düşüncesiyle başlayan çalışmalar, cumhuriyet döneminde hızlanarak devam etmiştir. Cumhuriyet döneminde Prof. Dr. Fuad Köprülü ile başlayan Selçuklu Tarihçiliği çalışmaları Prof. Dr. Zeki Veli Togan, Prof. Dr. M. H. Yinanç ile devam etmiştir. Bu çalışmalar bir bütün olarak Prof. Dr. Osman Turan, Prof. Dr. M. Altay Köymen, Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu ile bir seviyeye gelir. Bu büyük alimlerin çalışmaları ile artık bir bütünün parçaları birleşmiş olsa da günümüze kadar birçok çalışmalar, aradaki boşlukları doldurmuştur denebilir.</p> <p>&nbsp;Ancak bugün Selçuklu Tarihçiliği daha düzenli ve disiplinli bir hale gelmelidir. İşte yaptığımız bu sempozyum, Selçuklu tarihçiliğinin problemlerini ortaya koyarak, bir başlangıç yapmaktadır. Bundan sonra Selçuklu Tarihçiliğinin problemlerini periyodik olarak her yıl ele almak istiyoruz. Böylece her konu, ayrı ayrı spesifik bir sempozyum konusu olarak ele alınacak problemleri ve çözümleri tartışılmış olacaktır.</p> Emekli Prof. Dr. Tuncer Baykara- Prof. Dr. Abdülkerim Özaydın- Prof. Dr. Salim Koca- Prof. Dr. Aydın Usta- Dr. Öğr. Üyesi Nurullah Yazar- Prof. Dr. M. Said Polat- Dr. Öğr. Üyesi Rıfat İlhan Çelik- Prof. Dr. Cihan Piyadeoğlu- Doç. Dr. Selim Kaya- Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali Kapar- Prof. Dr. Gülay Öğün Bezer- Prof. Dr. Ergin Ayan- Prof. Dr. Ergin Ayan- Emekli Prof. Dr. Mustafa Keskin- Doç. Dr. Resul Ay- Doç. Dr. Tülay Metin- Araştırma Görevlisi Zeynep Hilal Sekman- Prof. Dr. Fatih Yahya Ayaz- Doç. Dr. Murat Keçiş- Doç. Dr. Mustafa Uyar- Doç. Dr. Bekir Biçer- Dr. Öğr. Üyesi Mevlüt Günler- Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Kutlu- Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu- Prof. Dr. Rıfat Günalan- Prof. Dr. Erkan Göksu- Dr. Öğr. Üyesi Murat Öztürk- Dr. Öğr. Üyesi Necla Dursun- Doç. Dr. Sadi S. Kucur- Doç. Dr. Alptekin Yavaş- Dr. Tarih Öğretmeni Rauf Kahraman Ürkmez- Araştırma Görevlisi Hüseyin Karaçam- Prof. Dr. Cevdet Yakupoğlu- Prof. Dr. Mehmet Akif Ceylan- Doç. Dr. Adnan Eskikurt- Prof. Dr. Feyzan Göher Vural- Öğretim Görevlisi Anar Babjanova- Dr. Reem Abdel Moneim Abdel Samad Baza- Yüksek Mühendis Ramazan Topraklı- Doç. Dr. Halil İbrahim Gökbörü- Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Akkuş- Dr. Öğr. Üyesi İzzetullah Zeki- Öğretim Görevlisi Nurzia Ateeb- Prof. Dr. Ahmet Ocak- Prof. Dr. Shamsiddin Kamolliddin- Doç. Dr. Ayşe Atıcı Arayancan- Prof. Dr. Ayşe Dudu Kuşçu; Prof. Dr. Mehmet Ali Hacıgökmen- Prof. Dr. Muharrem Kesik- Prof. Dr. Osman Kunduracı- Doç. Dr. Sefer Solmaz- Doç. Dr. Zehra Odabaşı- Dr. Öğr. Üyesi Şükrü Dursun Telif Hakkı (c) 2023 Selçuk Üniversitesi Yayınları https://creativecommons.org/licenses/by-nc-sa/4.0 https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/5 Wed, 25 Dec 2019 00:00:00 +0300 10 Numaralı Konya Şer'iye Sicili https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/8 <p>Osmanlı tarihinin, siyasi, sosyal ve hukuki hayatının en önemli kaynaklarından birisi şüphesiz ki, Osmanlı şer'iye mahkemelerinde kadılar tarafından tutulmuş olan şer'iye sicilleridir. Şer' iye sicilieri sadece mahkeme tutanaklarını değil, aynı zamanda birçok kamu hizmetini yürüten kadıların verdikleri kararları, tuttukları zabıtları ve yaptıkları yazışmaları da ihtiva eden defterlerdir.</p> <p>Osmanlı kadısı, merkeze bağlı olarak kazalarda görev yapan ve devletin en yetkili temsilcisi olması hasebiyle, kazanın bütün işlerinden sorumlu devlet görevlisidir. O, mülki amir, hâkim, belediye başkanı, noter, ve askeri temsilci olduğu gibi evlenme-boşanma işleri, narh tespiti, görev mahallinde bulunan vakıfların kontrolü ve diğer hizmetlerin de yürütücüsüdür. İşte bütün bu işleri üstlenen kadı, görev süresi içerisinde görmüş olduğu hukuki davaları bir sicile kaydettiği gibi, kendisine gönderilen her türlü resmi yazıları da defterine kaydederdi. Osmanlı taşra idaresinde önemli bir fonksiyon üstlenen kadıların tutmuş oldukları bu defterler, belge çeşitliliği yönünden oldukça zengin olmaları itibariyle, genel tarih açısından olduğu kadar, hukuk tarihi, iktisat tarihi ve askeri tarih açısından da büyük önemi haizdir. Şer'iye sicilieri incelenmeden, Osmanlı tarihi ve özellikle mahalli tarihlerle ilgili yapılacak bir araştırma çok noksan kalacaktır.</p> <p>Osmanlı toplumunun bir aynası olan şer'iye sicilieri üzerinde yapılan araştırmalar son yıllarda bir hayli yoğunlaşmıştır. Hemen hemen her konuda yapılan araştırmalarda şer'iye sicilieri başvurulan arşiv malzemeleri arasında başta gelmektedir. Siciller üzerinde yapılan araştırmaların yanı sıra, Türkiye genelindeki sicillerin katalog çalışmaları da önemli bir merhale kat etmiştir. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı tarafından yayınlanan Şer' iye Sicilieri I ve Şer'iye Sicilieri II, bu hususta büyük bir eksikliği doldurmuştur. Ayrıca Türkiye'nin çeşitli illerindeki şer'iye sicilleri, bir merkezde toplanmak gayesiyle Ankara Milli kütüphane'ye nakledilmişlerdir. Ancak, bütün bu çalışmalara rağmen, şer'iye sicilieri metinlerinin aynen neşri hususunda şimdiye kadar önemli bir çalışma yapılmamıştır. Bu konuda Halit Ongan'ın özet olarak yayınlamış olduğu Ankara'nın bir ve iki numaralı şer' iye sicilieri haricinde şimdiye kadar yapılmış bir çalışma mevcut değildir. Bu kadar önemli bilgiler ihtiva eden ve bütün alanlarda birinci elden kaynak olarak başvurulan bu sicillerin metin neşirlerinin yapılmayışı bir eksiklik olarak görülmektedir.</p> <p>Bugün, Konya'nın 151 adet şer'iye sicili olmasına ve bunlar üzerinde çok çeşitli araştırmalar yapılıp, değişik alanlarda yayınlar gerçekleştirilmesine rağmen, şimdiye kadar bu sicillerin hiç birinin metni yayınlanmamıştır. İşte biz, bu eksikliğin doldurulması ve bu yolda çalışacaklara bir öncü alınası düşüncesiyle böyle bir çalışmaya giriştik. Bu çalışmanın bir başlangıç olacağını düşünüyor ve bunu diğerlerinin takip edeceğini umuyoruz.</p> <p>&nbsp;10 Numaralı Konya Şer' iye Sicili'nin seçilmesinde özel bir sebep olmamakla birlikte, belki de yazısının nispeten okunaklı ve tarihinin biraz daha erken bir tarih olması etkili olmuştur.</p> <p>Bu çalışma, 10 Numaralı Konya Şer' iye Sicili metninin transkripsiyonudur. Eser, metin neşri olması hasebiyle, sicil bütünüyle okunmuş ve transkripsiyonu yapılarak, belgeler, defterdeki sıralarına göre verilmiştir. Defterde sonradan konmuş bir sayfa numarası olmakla birlikte, belgelerin orijinal numarası bulunmamaktadır. Ancak, defterden faydalanacaklara kolaylık sağlamak düşüncesi ile, belgeler tarafımızdan numaralandırılarak, bu hususta şöyle bir numaralama sistemine gidilmiştir: Mesela, 110-3. Burada 110 defterin sayfa numarasını, 3 ise belgenin o sayfadaki sırasını göstermektedir. Ayrıca belgelerin konusunu, birkaç kelime ile de olsa özetleyerek, başlık haline getirdik. Bu başlıklar, içindekiler listesini oluşturmuştur. Belgelerin Arapça olan hicri tarihleri de miladi tarihe çevrilmiştir. Çalışmanın sonuna karma bir dizin ilave edildiği gibi sicildeki belgeler konularına ve belge türlerine göre tasnif edilerek, belge numaraları ile birlikte, kitabın sonunda tablo halinde verilmiştir. Böylece herhangi bir konuda araştırma yapacak olanlar, aradıkları konuya en kısa sürede ulaşabileceklerdir.</p> <p>&nbsp;Bu çalışmada tabii ki bazı zorluklarla da karşılaşılmıştır. Bunlardan ilki, belki de en önemlisi, şimdiye kadar herhangi bir sicil metninin yayınlanmamış olması ve önümüzde bize numune olabilecek bir örneğin bulunmamasıdır. Bu, nasıl hareket edeceğimiz konusunda bizi oldukça zorlamıştır. Karşılaşılan zorluklardan ikincisi de, defterin bazı bölümlerinin ıslanmadan mütevellit, mürekkebinin dağılması ve yazıların bozulması sebebi ile bu bölümlerin okunmasındaki büyük zorluk olmuştur. Üçüncüsü ise, sicilde, defteri tutan katib tarafından değil de sanki bu işten anlamayan kişiler tarafından yazılmış olduğu intibaını veren bazı belgelerin bozuk ve değişik yazılarının okunuşunda karşılaşılan güçlüktür. Bu belgeler de elden geldiğince okunmaya çalışılmış, bütün gayretlere rağmen okunamayan yerler de olmuştur.</p> <p>&nbsp;Metnin transkripsiyonunda, sicildeki bazı belgelerde boş bırakılan yerler (Boş), okunamayan yerler( ... okunmuyor ... ), belgenin aslında olmayan ve tarafımızdan ilave edilen yerler parantez içerisinde ( ) ve okunuşunda şüphe duyduğumuz yerler ise (?) şeklinde gösterilmiştir. Ayrıca katipler tarafından sehven iki kere yazılmış kelimelerin bir tanesi okunmuş, üzeri karalanmış kelimeler ise okunamamıştır.</p> <p>Çalışmamızın Girişinde 10 Numaralı Konya Şer'iye Sicili'nde bulunan 1168 adet belge, konularına ve belge türlerine göre tasnif edilerek, bunlar hakkında kısa bilgiler verilmiştir.</p> <p>&nbsp;Bu çalışmanın kusursuz bir çalışına olduğu iddiasında bulunmadığımız gibi, yanlış okumalar ve yazım hatalarının da olabileceğinin idrakindeyiz. Ancak böyle bir çalışmanın ilk olması ve peşinden daha kusursuz ve hatasız çalışmaları getireceği, araştırmacılara, bilhassa Osmanlıca belgeleri okuyamayanlara, faydalı olacağı düşüncesi ile çalışmanın hedefine ulaşacağı inancındayız.</p> <p>&nbsp;Bu çalışmada kendilerine teşekkür etmem gereken o kadar çok insan var ki burada hepsini saymam mümkün değil. Ancak isimlerini zikredemeden geçemeyeceğim insanlar da var. Burada kendisini rahmetle andığım muhterem hocam Prof. Dr. Nejat GÖYÜNÇ'ün bizim üzerimizde çok büyük emeği olduğunu ifade etmek zorundayım. Araştırma Görevliliği'ne ilk başladığımız sıralarda bizim elimizden tutarak Mevlana Müzesi'ne götürüp, şer'iye sicilieri ile ilk kez tanışmamıza vesile olduğu için kendisine çok müteşekkiriz. Bu sicili onun sayesinde yayınlama imkânına kavuşmuş olduğumuzu söylersek, abartmış olmayız.</p> <p>Öğrencilik yıllarından bu güne kadar her zaman değerli yardımlarını esirgemeyen, bu çalışmamız esnasında da okunamayan kelimelerin okunmasına yardımcı olan bölüm başkanımız muhterem hocam &nbsp;Prof. Dr. Mikail BA YRAM'a; &nbsp;Sayın hocam Prof. Dr. Bayram ÜREKLİ'ye; her zaman kıymetli fikirlerinden istifade ettiğim değerli meslektaşım ve arkadaşım Yard. Doç. Dr. Alaaddin AKÖZ'e; Arapça belgelerin kontrolünde büyük yardımlarını gördüğüm Yard. Doç. Dr. Pikret ARSLAN'a; ayrıca bu kitabın basılmasına karar veren S.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü yönetim kurulu üyeleri ile Enstitü Müdürü Doç.Dr. Yakup KARASOY'a teşekkürü bir borç bilirim.</p> Yard. Doç. Dr. İzzet Sak Telif Hakkı (c) 2003 Selçuk Üniversitesi Yayınları https://creativecommons.org/licenses/by-nc-sa/4.0 https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/8 Wed, 01 Jan 2003 00:00:00 +0200 Kansu Gâvri'nin Türkçe Dîvanı https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/9 <p>Türk milleti, tarladaki çiftçisi ile dağdaki çobanından devletinin başındaki hükümdarına kadar şair bir millettir. Bu münasebetledir ki tarihinin her devir ve sahasında birçok şair hükümdarlar ortaya çıkarmıştır. Bu Türk hükümdarları ilime, sanata ve edebiyata çok büyük değer vermişler; bu işlerle uğraşanları desteklemişler ve korumuşlardır. Hatta bu gibi şahıslara hazineden maaş bile bağlamışlardır.</p> <p>İşte ilim, edebiyat ve sanata değer veren, âlimleri koruyan, Mısır'daki icraatlarıyla bunun en güzel örneğini teşkil eden Türk hükümdarlarından biri de Mısır Memlükleri'nin son sultanı Kansu Gavri'dir. Elinizdeki bu çalışmada, Mısır'ın iman için yaptırdığı eserler ve bizzat şiirleriyle tanıdığımız Sultan Kansu Gavri ve divan ile şiirleri konu edinilmiştir.</p> <p>&nbsp;Eseri hazırlarken önce geniş bir Giriş bölümü ile çalışmamıza başladık. Bu bölümde son Mısır Memlük Sultam Kansu Gavri'yi mevzu edinmeden önce, Memlükler ile memlük sisteminin ortaya çıkışı üzerinde durduk ve Mısır'da memlük hâkimiyetinin sağlanması konularını işledik. Daha sonra Memlük sarayında ve dolayısıyla da Mısır' da Türkçenin dönemleri ile bu dönemlerde meydana getirilen eserleri ele aldık. Bu bölümün daha sonraki sayfalarında 1 5. yüzyılın başı itibariyle diğer Türk lehçelerine nazaran edebiyat ve sanat açısından daha işlenmiş olan ve daha ileride bulunan, Anadolu Türkçesiyle Mısır' da eserler vücuda getirilmesinin sebepleri ve bunun zeminini hazırlayan, Anadolu'dan Mısır'a ilim tahsil etmek arzusuyla giden şair ve edipler ile yine birer şair ve devlet adamı olan Cem Sultan, Şehzade Korkut ve Kadı Burhaneddin gibi şahsiyetlerin Mısır'la olan ilişkilerini ortaya koymaya çalıştık. Bu bölümde ayrıca Memlük sarayı etrafında teşekkül eden bir edebi çevre ve bu çevre içerisinde bulunup da Anadolu Türkçesi ile şiirler söyleyen Sultan Kayıtbay, onun oğlu Muhammed bin Kayıtbay, Kansu Gavri, Nasır ve Yaş Bek gibi şairleri ele alarak onların şiirlerinden örnekler verdik. Daha sonra bütün Türk dünyasının hükümdar şairlerini Osmanlı, Çağatay, İran, Kırım ve Mısır sahaları olmak üzere ele alıp, bu hükümdar şairler ile eserleri hakkında bilgiler vermeye çalıştık.</p> <p>&nbsp;Asıl konumuz olan Kansu Gavri'nin, doğmuş olabileceği yer, adı ve mahlası, hayatı, yaptığı savaşlar ve ölüm şekli üzerinde durduk. Ayrıca onun eserleri ile şiirleri ve bu şiirlerin yer aldığı kaynaklar hakkında bilgiler verdikten sonra, bölümün sonunda Sultan Gavri'nin şiirlerinin şekil ve muhteva açısından kısa bir değerlendirmesini yaptık.</p> <p>Eserin daha sonraki sayfaları, çalışmamızın temelini oluşturan, Kansu Gavri'nin şiirlerinin yer aldığı Metin kısmı ile devam etmektedir. Bu bölümde Gavd'nin Berlin Staatsbibliothek Preussischer Kulturbesitz, Ms. Or. Oct. Nu: 3744'teki eserin 2b-92a sayfaları arasındaki şiirlerden meydana gelen Türkçe Divanı ile Hikayat-ı Ashab-ı Kehf (bu eserdeki şiirler Gavri mahlaslı başka bir şaire ait olmalıdır), Kitab Ukûdü’l-Cevheriyye, El-Kasaidü'r-Rabbaniyye Ve’l-Muvaşşahatü's-Sultaniyyeti'l-Gavriyye adlı eserleri ve Arapça Divan'ındaki şiirlerini Latin harfleriyle ve transkripsiyonlu olarak verdik. Bununla birlikte Gavri Divanı'nın sayfaları arasında yer alan ve nazire olmaları açısından da onun şiirleriyle alakalı görünen başka şairlere ait manzumelerin metinlerini, tam olarak ilgili sayfalarda notlar halinde vermeyi uygun gördük.</p> <p>&nbsp;Metin bölümünden sonra Sultan Gavri'nin Türkçe Divanı'nda bulunan şiirlerinin üzerinde yaptığımız Dil Özellikleri başlığı altındaki gramer çalışması yer almaktadır. Bu bölümde Sultan Gavri'nin şiirleri Ses Bilgisi (Birinci Bölüm) ve Yapı Bilgisi (İkinci Bölüm) bölümleri olmak üzere dil bilgisi açısından incelenmiş, şiirlerde tespit edilen ses olaylarında, Eski Türkçe dönemi ve bugünkü Türkiye Türkçesi ile karşılaştırma yoluna gittik. Ayrıca Gavri'nin şiirlerinin ait olduğu Eski Anadolu Türkçesi (Eski Türkiye Türkçesi) devresinin dil özellikleri hakkında bilgiler de verdik. Eserin sonuna üzerinde çalıştığımız Gavri Divanı'nın tıpkıbasımını da ekledik. Eseri hazırlarken Türk Dil Kurumu'nun İmla Kılavuzu'na uymaya çalışsak d k da bazı hususlarda bu imlanın dışına çıkmak durumunda kaldık.</p> <p>&nbsp;Böylece Mısır' da yazı dili olarak ortaya çıkan Türkçenin artık Anadolu Türkçesi ile aynı paralelde bir gelişme gösterdiğini ortaya koymaya çalıştık.</p> <p>Bu durumda son Mısır Sultanı Kansu Gavrl'nin Türkçe Divanı'nın ortaya çıkması Türk kültürü, dili ve edebiyatı için bir kazanç olmuştur. Eserin bir an evvel bitirilip basılması için alakalarını esirgemeyen bilim yolunda yardımlarını gördüğüm öğretim üyesi hocalarıma ve yayınlanmasının gerçekleşmesini sağlayan Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü'nün değerli müdürü Doç. Dr. Yakup KARASOY'a, Enstitü Müdür Yardımcısı Yard. Doç. Dr. Alaaddin AKÖZ'e; eseri hazırlarken bilgilerinden istifade ettiğim Yard. Doç. Dr. Semra TUNÇ ile mesai arkadaşlarıma şükranlarımı arz ederim. Ayrıca eserin sayfa düzenlemesini yapan bölümümüz araştırma görevlisi Erol ÇÖM'e teşekkürü bir borç bilirim.</p> Yrd. Doç. Dr. Orhan Yavuz Telif Hakkı (c) 2002 Selçuk Üniversitesi Yayınları https://creativecommons.org/licenses/by-nc-sa/4.0 https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/9 Tue, 01 Jan 2002 00:00:00 +0200 Prof. Dr. Erol Güngör'ün Anısına Armağan https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/7 <p>Merhum Prof Dr. Erol GÜNGÖR 'ün ilmi yönü, fikirleri, düşünceleri şimdiye kadar çok çeşitli ortamlarda değerlendirilmiş ve tartışılmıştır. Bundan sonra da değerlendirilmeye devanı edilecektir. Genel olarak onun kültür değerlerimize olan hakimiyeti, olayları tahlil edişindeki üstün yeteneği, anlaşılır ve akıcı üslubu konusunda hemen herkes fikir birliği içerisinde bulunmaktadır. Bu yönleriyle Erol GÜNGÖR zaman geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır.</p> <p>Özellikle altmışlı ve yetmişli yıllarda, ülkenin içinde bulunduğu çeşitli fikir akımları arasında, fikirleri ve düşünceleri ile Türk milliyetçilerinin gönüllerinde taht kuran Erol GÜNGÖR 'ü Ağustos 1982 'den itibaren Üniversitemiz Rektörü olarak, idareci olarak tanımaya başlıyoruz. Dokuz ay gibi kısa süren bu idarecilik döneminde onun sadece ilim ve fikir adamı değil aynı zamanda mükemmel bir idareci olduğuna şahit oluyoruz. Birleştirici, toparlayıcı, doğruluğu ve dürüstlüğü herkesin dikkatini çeken unutulmaz özellikleri arasında olmuştur.</p> <p>Seksen öncesi hadiseler dolayısıyla, genel olarak üniversite kavramına sıcak bakılmayan bir ortamda Erol Hoca, Üniversitemizi kısa sürede halka sevdirmiş ve Konya insanının bütün gücüyle Üniversiteye sahip çıkması gibi önemli bir işi başarmıştır. Bu, onun halkla olan kaynaşma, anlaşma gücünden kaynaklanmıştır. Bu şekilde henüz ortada doğru dürüst bir bütçe ve Üniversitenin yerleşeceği fiziki mekânlar yokken, Konya halkının ve kurumlarının elbirliği ile Üniversitenin çatısı oluşturulmuştur.</p> <p>Erol Hoca'nın Konya 'da bulunması ülkenin dört bir yanında bulunan, çalışma aşkı ve gayreti içerisinde olan birçok genç ilim adamının Konya’ya koşmasına sebep olmuştur. Hiç kimse şartların ne olduğunu, avantajlarını ve dezavantajlarını düşünmeden, hem de şartlar pek elverişli olmamasına rağmen, Selçuk Üniversitesi 'ne katılmışlardır. Bu, rahmetli Erol Hoca'nın şahsına, ilmine, irfanına, idarecilik vasfına duyulan saygıdan, güvenden kaynaklanıyordu. O, insanları itmiyor, uzaklaştırmıyor, kaybetmiyor; aksine hep kazanıyordu.</p> <p>Merhum Rektörüm Prof. Dr. Erol GÜNGÖR 'ün düşünceleri, fikirleri, idarecilik anlayışı bizim önümüzü aydınlatan bir meşale olacaktır.</p> <p>&nbsp;Üniversitemizin önemli birimlerinden biri olan TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ, bir kadirşinaslık örneği göstererek ölümünün 15. Yıldönümü dolayısıyla merhum PROF. DR. EROL GÜNGÖR 'ün hatırasını yaşatmak için elinizdeki kitabı hazırlamış bulunmaktadır. Bu hayırlı teşebbüslerinden dolayı ilgilileri kutlar, ölümünün 15. Yıldönümünde merhuma C. Allah 'tan rahmet niyaz ederim.</p> Doç. Dr. Ahmet Sevgi; Araştırma Görevlisi Harun Yıldız- Prof. Dr. Abdullah Özbek- Yrd. Doç. Dr. Durmuş Yılmaz- Erol Kılınç- Hidayet Güngör- Yrd. Doç. Dr. Kemal Kahramanoğlu- Yrd. Doç. Dr. Mehmet Akgül- Prof. Dr. Mehmet Akgün- Prof. Dr. Mehmet Aydın- Mehmet Lütfi İkiz- Müjdat Kayayerli- Prof. Dr. Ramazan Mirzaoğlu- Yrd. Doç. Dr. Semra Tunç- Yaşar Okuyan- Prof. Dr. Yılmaz Özakpınar- Dr. Hasan Özönder- Prof. Dr. İsmail Yakıt- Necdet Özkaya- Doç. Dr. Osman Cilacı- Prof. Dr. Selçuk Ünlü- Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay- A. Habib Sakızlıoğlu- Nezahat Gündağ- Dr. Ahmet Şeref Ceran- Abdullah Uçman- Agah Oktar Güner- Ahmet Kabaklı- Prof. Dr. Ayhan Songar- Ayvaz Gökdemir- Dr. Emin Işık- Yrd. Doç. Dr. Haluk Dursun- Prof. Dr. Mümtaz Turgut Topbaş- Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu Telif Hakkı (c) 1998 Selçuk Üniversitesi Yayınları https://creativecommons.org/licenses/by-nc-sa/4.0 https://yayinevi.selcuk.edu.tr/index.php/su/catalog/book/7 Thu, 01 Jan 1998 00:00:00 +0200