Alman Vakıfları ve Dış Politika “Tarihi, Etkisi ve Gücü”
İndir
Özet
Eski güç dengeleri ile ağırlık merkezlerinin yok olduğu ve dünya politikasının yeniden yapılanma sürecine girdiği soğuk savaş sonrası dönemi tanımlayan önemli değişimlerden biri, uluslararası politikadaki konuların ve aktörlerin sayısının artmasıdır. İnsan haklarından çevre sorunlarına, kimlikten göçe, terörizmden insani güvenliğe kadar uluslararası politika konularındaki artışa benzer olarak insan hakları örgütlerinden çevre örgütlerine yerel topluluklardan çok uluslu şirketlere kadar çeşitli yeni aktörler ortaya çıkmıştır. Geniş sorunlar ve çıkar alanları çerçevesinde örgütlenen yeni aktörler, uluslararası politikada karar alma ve alınan kararların icrası başta olmak üzere pek çok alanda faaliyette bulunmaktadır. Bahse konu olan durum nedeniyle günümüzde bir devletin dış politikasını devletler arasında tek yönlü ve tek aktörlü kapalı bir süreç olduğu anlayışından hareket ederek açıklamak zorlaşmaktadır. Zira küreselleşme ile birlikte politika, ekonomi, kültür, sanat, iletişim ve ulaşım alanlarında toplumların birbiriyle etkileşimler artmış ve bu nedenle toplumlar daha fazla birbirlerini etkiler ve birbirlerinden etkilenir hâle gelmiştir. Yaşanan değişimler neticesinde artık dış politika toplumdan topluma yatay ilişkileri de içeren çok aktörlü, çok yönlü ve karmaşık ağ yapılı bir sürece dönüşmüştür. Bu süreçte sosyal medya üzerinden icra edilen propaganda araçlarına erişim kolaylaşmış ve söz konusu araçların etkinliği artmıştır. Modern dönemde meydana gelen bu değişim, yumuşak güç araçlarının etkinliğinin ve verimliliğinin artmasını beraberinde getirmiştir.
Söz konusu yumuşak güç araçları arasında yer alan sivil toplum kuruluşları (STK), ulusal sınırlar ötesinde iletişim araçlarından yararlanarak devletlere ve iş adamlarına doğrudan baskı yapabilmekte ve ifade edilen aktörlerin politikalarını değiştirmelerini isteyebilmektedir. Bununla birlikte STK’lar devletlerin ve şirketlerin politikalarını kendi amaçları çerçevesinde kamuoyunu dolaylı yoldan etkileyerek değiştirebilmektedir. Bu minvalde gelişmiş ülkelerin STK’ları gelişmekte olan ülkelerin içişlerine karışma aracı olarak kullandıklarına yönelik varsayımlar bulunmaktadır. STK’ların faaliyetlerini sürdürebilmeleri için gelişmiş ülkelerin ve çok uluslu şirketlerin yapacağı yardımlara ihtiyaç duymaları sözü edilen varsayımlara dayanak oluşturmaktadır. Alman vakıfları üzerinden düşünüldüğünde Almanya’nın vakıflara ciddi miktarda fon sağlamasının bu varsayımları doğruladığı ifade edilebilir.
Almanya 1949 yılında yeniden kurulmasının ardından, daha önce icra ettiği “Realpolitik” yaklaşımını terk etmiş ve bir daha asla saldırı savaşında güç kullanmama iddiası temelinde “Zivilmacht” (sivil güç) kavramıyla ifade edilen bir dış politika çizgisiyle uluslararası politikada yer edinmiştir. Başka bir ifadeyle, devletler arasında gerçek anlamda işbirliğini mümkün görmeyen Realpolitik yaklaşımını bir kenara bırakan Almanya, Zivilmacht yaklaşımıyla dış politikasında demokratik devletlerle işbirliğini ve uluslararası düzeyde uluslararası örgütlerle birlikte hareket etmeyi öncelemektedir. İfade edilen dış politika anlayışındaki değişim, siyasi parti bağlantılı vakıfların veya kişisel kuruluşların şekillendirici güç olarak hareket etmelerini amaçlayarak çeşitli coğrafyalarda etkinliklerini artırma çabasını beraberinde getirmiştir. Öyle ki, günümüzde Alman vakıfları politikacılarla temas kurma ve kamuoyunu yönlendirme yeteneklerini kullanarak Alman hükümetinin dış politika tercihlerini etkileyebilirken, Alman hükümeti ise dış politikasını icra ederken ulusal sınırlar dışında faaliyet gösteren Alman vakıflarıyla dirsek temasında bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle, ulusal sınırlar ötesinde yürüttüğü faaliyetleri ve uluslararası aktörlerle ilişkileri, Alman vakıflarının uluslararası politikada birer aktör olduklarını meydana çıkarırken güç kullanmama, barışın korunması, demokrasinin yaygınlaşması ve ekonomik iş birliklerinin oluşturulması gibi ana hatlarına sahip Almanya dış politikasının icra edilmesinde Alman hükümetinin partnerleri olduğunu göstermektedir. Bu çerçevede 2000’li yılların başından itibaren siyasi parti bağlantılı vakıfların fonlarındaki artışa bağıtlı olarak Almanya’nınkru dış politikasında oynadığı rol de önem kazanmaktadır. Öte yandan Alman vakıfları Almanya’nın siyasi değerlerinin ve kültürel özelliklerinin ulusal sınırlar ötesinde yayılmasını sağlayarak Almanya’nın yumuşak gücüne katkı sunarken bulundukları ülke politikalarıyla çıkar çatışması yaşanmasına sebebiyet verebilmektedir.
Bu doğrultuda, her ülkede farklı önceliklere ve faaliyetlere sahip olan Alman vakıfları çalışmalarında bulundukları ülkelerin hassasiyetlerine göz önünde bulundurmadıklarıyla ilgili tartışma konusu olmaktadır. Yaşanan tartışmaların bir kısmı sadece kamuoyu düzeyinde kalırken diğer bir kısmı mahkemelere yansımıştır. Nitekim tarihsel miras nedeniyle Orta Doğu politikalarında İsrail perspektifli siyaset üretme kilitlenmişliğini aşmak isteyen Almanya, vakıflar sayesinde bölgede yumuşak gücünü arttırmaya çalışmaktadır. Ancak İsrail’de Alman vakıflarının yerel vakıflara sağladığı fonlar tartışma konusu olmuştur. İsrail’e benzer şekilde darbe yönetimi öncesinde Mısır’da Alman vakıflarının faaliyetleri kamuoyunu rahatsız edecek düzeylere ulaşmış ve illegal dış finansman hususundaki tartışmalar mahkemelere taşınmıştır. Mısır’a ek olarak tarihsel süreçte sorunlu ilişkileri bulunan Rusya ve Almanya ortak güç mücadelesinin bulunduğu alanlarda karşı karşıya gelmektedir. Bu çerçevede Putin iktidarları döneminde tartışma konusu olan Alman vakıflarına yönelik polis baskınları ve mahkeme süreçleri yaşanmıştır. İsrail, Mısır ve Rusya dışında Alman vakıflarının yürüttüğü çalışmaların bulundukları ülkenin hassasiyetlerini dikkate almadığı için kamuoyunda tartışma konusu hâline geldiği bir diğer ülke ise Türkiye’dir.
Alman vakıflarının bir tartışma konusu olduğu ülkeler, vakıflara karşı attıkları her adımda Alman hükümetini ve kamuoyunu karşılarında bulmaktadır. Söz konusu desteğin temel nedeni vakıfların yürüttüğü çalışmaların Alman ulusal çıkarları tarafından şekillenmesidir. Bu noktada vurgulanması gereken Alman vakıflarının faaliyetlerini yürüttüğü ülkenin hassasiyetlerine dikkat etmediği sürece geçmişte olduğu gibi gelecekte de tartışmaların merkezinde olacağıdır. Tüm bu noktalardan hareketle çalışma tarihsel kaygılar nedeniyle sert güç unsurlarını kullanmaktan çekinen Almanya’nın dış politikasının vakıflar çerçevesinde irdelenmesine odaklanmıştır.